İsveç te Eğitim: Yaratılışçılıkla başa çıkmak Inspire article
Tercüme eden: Seda Çöl Arslan. Pek çok iyi film ve romanın temelinde komplo teorileri vardır. Akıllı tasarım ve bunun İsviçre'deki dinî okullarda nasıl öğretildiğine dair bir kitap yazan İsveçli biyoloji öğretmeni Per Kornhall, Sai Pathmanathan ve Marlene Rau ya modern…
Per Kornhall, hem botanik üzerine doktora yapmış, hem de İsveç’te öğretmenlik eğitimi almış biri olarak bilime hiç yabancı değil. Son dört yılı tam zamanlı olmak üzere, geçtiğimiz on yıl boyunca dönem dönem fen bilimleri öğretmeni olarak çalışmış biri olarak da, bu alanda öğrencilere öğretilmesini istediği -ve istemediği- şeyleri ve 16 ila 19 yaşlarındaki öğrencilerini bilimsel araştırmalar konusunda nasıl heyecanlandırılabileceğini çok iyi biliyor. Peki Per gibi biri fen bilimleri öğretmeni olmaya nasıl karar vermiş?
“Bilim beni her zaman heyecanlandırmıştır. Başka türlü hakkından gelemeyeceğimiz soruların cevaplarını bilimsel yöntem sayesinde almamız da. Bu, etrafımızı algılama biçimimizi değiştiriyor. Öğretmen olmayı istememde hem yetiştirilme şeklimin, hem de (dedemin ufkumu açan bir kişilik olmasının) etkisi var diye düşünüyorum. Dedem ve büyükannem, evlerini biz çocukları eğitmek için özel olarak tasarlamışlardı. Oturma odalarında bir sürü araç-gereç ve upuzun bir çalışma masası vardı. Dedem bize bilim hakkında bildiği her şeyi öğretti; evrenden çiçeklerin Latince isimlerine kadar. Küçük mekanik aletlerden vites kutusuna kadar pek çok makinenin nasıl çalıştığını da anlattı,” diyor Per. “Ve çok iyi öğretmenlerim oldu, özellikle orta öğretimde.”
Per, Westerlundska Lisesi’ndew1, biyoloji bölüm başkanı. Bu okul, İsveç’in Enköping şehrindeki bir orta öğretim kurumu. Biyoloji öğretmeni olarak, derslerini kendine ve öğrencilerine en uygun şekilde biçimlendirme özgürlüğüne sahip olması, İsveç’te öğretmenlik yapmayı sevmesinin de sebebi. Zira bu özgürlük sayesinde, diğer öğretmenlerle disiplinlerarası projelerde işbirliği yapma ve sınıfının ilgisini çeken konulara daha ayrıntılı eğilebilme şansını buluyor.
Peki hükûmetin, öğrencilerin ne öğrenmesi gerektiğine dair söz söyleme hakkı olması gerekmez mi? “Hükûmet, elbette, ipleri biraz olsun elinde tutmak istiyor, ama bunun çok büyük bir sorun olduğunu sanmıyorum,” diye cevap veriyor Per. “Benim gibi öğretmenler eğitimde özgürlüğün büyük bir sorumluluğu da beraberinde getirdiğini biliyorlar. Daha ileri eğitim aşamalarında ihtiyaç duyulacak konuları elbette öğretmek zorundayız, ancak bunları nasıl öğreteceğimiz konusunda ne kadar özgür olursak, o kadar da hevesli oluyoruz.”
Ancak Per için bile çok fazla özgürlük tehlikeli olabiliyor; özellikle de iş, yaşamdaki çeşitliliğinin kaynağı konusunu öğretmeye gelince. Per, 17 yıl boyunca Uppsala’daki Livets Ord (Yaşamın Sözü) adlı bağımsız kilisenin bir üyesiymiş ve kilisenin okulunda dört yıl süreyle biyoloji derslerine girmiş. Yaklaşık on yıl kadar önceyse, kimilerince tarikat gözüyle bakılan bu kilise hakkında kafasında bazı soru işaretleri oluşmaya başlamış. Derin bir muhasebe sonucunda, hem okuldan, hem de kiliseden ayrılmış ve bir devlet okulunda çalışmaya başlamış. Yaratılışçılık ve İsveç eğitim sisteminin bu teorinin biyoloji derslerinde anlatılmasına izin vermesine karşı yönelttiği eleştirilerini de, 2008’in Nisan ayında basılan Skapelsekonspirationen (Yaratılış Komplosu)w2, adlı kitabında toplamış.
Per, en büyük eleştirisini İsveç’teki Hristiyan okullarında kendine yer bulmaya başlayan akıllı tasarım (AT) adlı yaratılışçı teoriye getirmiş (yaratılışçılık tehdidi hakkında bir makale için, bakınız Jones, 2008). Per’e göre, bu inanış zararsız ve masum değil; bilakis köktendinci inanışlara dayanan bir toplum oluşturmak için sürdürülen oldukça iyi organize edilmiş bir kampanya. AT taraftarları düşüncelerini bilimsel konularda normalde olduğu üzere hakemli dergilerde dile getirmeyi başaramadıkları için, artık doğrudan medyaya, politikacılara ve okullara ulaşmaya çalışıyorlar. “Bir öğretmen olarak, evrim teorisi hakkında ciddi şüpheleri olan Hristiyan ve de Müslüman öğrencilerle karşılaşıyorum sürekli,” diye konuşan Per, dinî okulların, biyoloji derslerinde canlıların çeşitliliğinin kökenleri hakkında bilimsel temeli olan gerçekler dışında herhangi bir şey öğretmeleri durumunda kapatılmaları gerektiğine inanıyor.
Peki bir öğrenci fen dersinde yaratılışçılık konusuna dair bir soru sorarsa, Per bu soruya cevap veriyor mu? Evet, diye cevaplıyor, ama dikkati elden bırakmadan ve ancak evrim konusu tüm yönleri ile ele aldıktan sonra; zira biyoloji dersinin amacı her şeyden önce biyoloji öğretmek. “Öğretmen, öğrencilerin köktendinci bir kiliseden ya da internetten edindikleri fikirlerle karşılaşmaya hazır olmalı. Öğrenciye düzgün bir cevap verebilmek için, öğretmenin bu konuda sıklıkla karşılaşılan iddialardan ve bunların (çoğunlukla uzun bir zaman önce) nasıl çürütüldüklerinden haberdar olması gerek.”
Per, ayrıca bazı öğrencilerin misyoner gençlik örgütlerince evrime dair tartışmalar konusunda eğitilmiş olabileceklerine de dikkati çekiyor. Bir tartışma söz konusu olduğunda, yaratılışçılık kavramının tartışılabileceğini, ancak evrimin tartışmaya açık olmadığını da özellikle vurguluyor Per. “Evrim, çok kuvvetli delillerin ışığında bilim dünyasınca kabul edilmiş durumda. Sınıfta, evrime karşı yaratılışçılık tartışmasına girmek, yaratılışçılığı evrimle aynı konuma getirir. Yaşamı, canlılığı farklı şekilde algılayıp yorumlayan bu iki yöntemi karşılaştıran bilimsel bir tartışma söz konusu olamaz.”
Peki ya öğretmenlerin dinî inançları? Ilımlı dinî düşüncelere sahip öğretmenlerin fen derslerine girebileceklerini düşünüyor mu Per? “Elbette,” diye cevaplıyor. Dinî inançların fen bilgisi dersinde ya da evrim araştırmalarında mutlaka engel teşkil etmesi gerekmez, diye düşünüyor. “İnanç ve bilim arasında sorun çıkaran, köktendinci düşünceler; zira burada dinî ifadeler bilimselmiş gibi sunuluyor. Kısa süre önce İsveç Lüteriyen Kilisesi’nden bir papazla birlikte bir seminer verdim, ikimizin de olaya bakışı tamamen aynıydı. İkimiz de, dinî metinler ve inanışların biyoloji, fizik ya da kimyada kullanılamayacağına inanıyoruz. Ayrıca yaratılışçılığın hem kilise, hem de toplum için bir sorun olduğunu düşünüyoruz.”
İsveç’teki ‘özgür okullar’
1991’e kadar, sıradan ilk ve orta dereceli devlet okullarının yanı sıra, aşağı yukarı yalnızca 90 tane ‘özgür okul’ vardı İsveç’te. 1992 yılında eğitim sisteminin serbestleştirilmesinin ardından, vakıflar, topluluklar ve özel kişilerin okul kurmasının önü açıldı. Öğretim ücrete tabi değilse, herkese açıksa ve genel olarak millî eğitim programı ile örtüşüyorsa, bu okullar genelde devlet tarafından tanınıyor ve hükûmetten her öğrenci için para desteği alıyorlar. Şimdilerde sayıları neredeyse 900’e ulaşan bu ‘özgür okullar’ farklılıklarını alternatif eğitim anlayışları, belli bir alanda özelleşmeleri, ya da tüm öğrencilerine dizüstü bilgisayar vermeleri ile ortaya koyuyorlar. Bu sistemi eleştirenler ise, Hristiyan ya da Müslüman topluluklarca desteklenen 60’tan fazla dinî özgür okul olduğunu belirterek endişelerini dile getiriyorlar.
Fen dersi müfredatı hazırlamak, yalnızca evrim konusunu işlerken değil, genel olarak zor bir süreç. Per, şimdiki hükûmet tarafından reddedilen iki değişiklik teklifinden söz ederek, “Biri iyiydi, diğeri ise çok kötü,” diyor. İsveç’te, üniversite okumak isteyen öğrenciler 16 yaşında beşerî bilimler ve fen bilimleri arasında bir kariyer tercihi yapmak zorunda. Beşerî bilimleri seçen öğrenciler, ek olarak iki temel bilim dersi de almak durumundalar. Bu derslerden ilki enerji, çevresel konular ve bilimsel yöntem üzerineyken, diğeri ise, daha uzun süren ve genel olarak insan fizyolojisi ve biyolojisi üzerine eğilen, ancak aynı zamanda kimya ve fizik alanlarına dair belli konuları da içine alan bir ders. Fen bilimleri alanını seçen öğrenciler ise fizik, kimya ve biyoloji dersleri almak zorundalar. Bu müfredatta fizik dersleri, biyolojiden daha çok yer kaplıyor. Fen bilimleri öğretmenleri, kendi bölümlerindeki öğrencilere genel olarak kendi özel uzmanlık alanlarını (örneğin biyoloji) anlatırken, bölüm dışındaki öğrencilere genel olarak tüm fen bilimlerinin eğitimini veriyor.
“İlk öneri, fen bilimleri öğrencilerinin aldığı biyoloji derslerinin uzatılması üzerineydi, ki insan fizyolojisi ve biyolojisi konularına daha geniş zaman ayrılabilsin. Zaten böyle de olmalı, dolayısı ile bunu iyi bir öneri olarak değerlendiriyorum,” diye açıklıyor Per. “Öte yandan kötü olan ise, diğer alanlardaki öğrenciler için konulan ikinci bilim dersinin iptalinin teklifi idi. Bu şu demek oluyor; geleceğin politikacıları, gazetecileri ve aslında kendi alanlarında iyi eğitim almış diğer insanlar orta öğretimin son yıllarında hiç fizik, kimya ya da insan fizyolojisi dersi görmemiş olacaklar. Ve bence bu, modern toplumumuzun sürükleneceği tehlikeli bir yol.”
Per devam ediyor: “Toplumun bilime dair belli ölçülerde bilgi sahibi olması ve gelecekteki politikacı ve bürokratlarımızın bilimin karmaşıklığı ve derinliği hakkında biraz da olsa fikir sahibi olmaları önemli bence. Kimse bilim adamlarının ne yaptığını bilmezse, bilime nasıl kaynak aktarılacak? Bunun yanında, elbette bilimsel araştırma herkesin yapacağı türden bir iş değil; ama bu sürecin geniş kitleler tarafından anlaşılıp hak ettiği saygıyı görmesini sağlayabiliriz. Dolayısı ile, bilimi herkese tanıtmak önemli ve bunu en iyi okullarımızda başarabiliriz.”
Öğrencilerin ilgisini bilime çekmenin bir yolu, onları bilime dair etik tartışmalarla tanıştırmaktan geçiyor. Bu bağlamda Per, İskandinav Biyoetik Komitesiw3, ile birlikte çalışarak, biyoetik konusunda tüm İskandinav dillerine çevrilmeye uygun eğitim materyalleri bulmaya uğraşıyor. Bunun yanında bir de İsveç Biyoloji ve Biyoteknoloji Eğitimi Merkezi’ylew4 ortak çalışmalar yürütüyor. İsveç eğitim sisteminin en göze çarpan sorunu, fen bilimleri dalında eğitim almayı tercih etmeyen öğrencilerin bilim derslerine olan ilgisizliği. Per’e göre bu biyoloji ile ilgili bir konu değil, zira öğrenciler bedenlerinin nasıl işlediğiyle kendiliklerinden ilgililer. Ancak konu fizik ve kimyaya geldiğinde iş değişiyor: Konuları sıkıcı buluyor, önceki yıllarda öğrendikleri şeylerin tekrarı gibi görüyorlar. Per, çoğu öğrencisinin bilimden keyif aldığına, ilgisiz görünenlerin ise zaten öğrenmek zorunda oldukları fazlasıyla konu bulunduğu için böyle hissettiklerine inanıyor ve şunu söylüyor: “Bu öğrencilerin hiç enerjisi kalmamış, zihinleri de heyecan duymalarına elvermeyecek kadar dolu.”
Öğrencilere umurlarında olmayan konuları öğretmenin bir mantığı olmadığına inanan Per, “Öğrenciler bunları ezberliyor, sınavda çıkan sorulara (çoğunlukla) doğru cevaplar veriyor, sonra da unutuyorlar. Ancak, bir öğrencinin anlattığınız konuya ilgi duymasını sağlayabilirseniz, tüm hayatını ve geleceğe dair kariyer planlarını da değiştirebilirsiniz,” diye konuşuyor. Peki bu öğrencilere yalnızca kendileri ile ilgili şeyleri öğretelim demek mi oluyor? “Her konuyu gündelik hayatla ilişkilendirelim demek istemiyorum,” diyor Per. “Öğrencilerin konuya ilgisi tamamen felsefî boyutta da olabilir; bizim yapmamız gereken bu ilgiyi yakalayarak, gerçekten bir şeyler öğretme şansını elde etmek. Bu, bizim onları motive etmemizi ve onların da daha fazla şey öğrenmeye çaba göstermelerini sağlıyor. Öğrencilerimizin bilimin yalnızca değişmez gerçeklerin bir arada toplandığı sabit bir kavram olmadığını, bilakis sürekli gelişen, uygulamalı ve deneysel bir çaba olduğunu anlamaları çok önemli. Düşünüyorum da, 21. yüzyıl bilimini öğretmemiz gerekirken bazen 19. yüzyılda tıkanıp kalıyoruz.”
Öğrencileri heveslendirecek bilim projelerinin içinde sürekli yer alsa da, Fransa’nın Grenoble şehrinde düzenlenen ‘Sahnede Bilim-2’ w5 adlı eğitim festivalinde Avrupa Fizik Topluluğu ödülünü kazanan projesi ile ayrıca gurur duyuyor Per. Kendisini şaşırtan, bir biyoloji öğretmeni olarak fizik eğitimi üzerine Avrupa çapında bir ödül almış olması. Ancak biyolog olmanın burada bir avantaj sağlamış olması da mümkün: “Bazen bir konuya farklı bir açıdan yaklaşmak, olayları daha net görme fırsatı sunuyor insana,” diyor Per. Basit ve muhtemelen dahe önce denenmiş bir şey de olsa, bu fikir Per, öğrencileri ve İsveç’te fen bilimleri eğitiminde rol alan insanlar için oldukça önemli. Zira, 21. yüzyıl bilimini, fen bilimleri alanı dışındaki öğrencilere kendileri ile ilişkilendirebilecekleri bir şekilde anlatmak, onların ilgisizliğini kırmak adına çok başarılı bir deneme.
‘Dalgalar’ w6, adındaki bu proje, son derece karmaşık fizik konularını anlatmak üzere tasarlanmış. “Öğrencilere moleküler orbitaller, görelilik, stereokimya, Big Bang ve kuantum teorisi gibi konuları anlattım,” diyen Per, neden basit konuları seçmediği sorusuna ise, “Çünkü asıl ilginç olan bu konular,” cevabını veriyor. “Öğrenciler bu konuları zaten gazetelerde okumuş oluyorlar, benim amacım da her şeyi anlamalarından ziyade modern bilimin heyecan verici dünyasına bir bakış atmalarını sağlamak. E=mc2 gibi eşitlikleri anlamanın o kadar da zor olmadığını fark ettiklerinde, özgüven kazanıyorlar.” Örneğin; bazı öğrenciler evlerine gidip, ailelerine ve arkadaşlarına Einstein’ın bu eşitlikle ne kast ettiğini tam olarak bildiklerini anlatmışlar.
Bu proje kapsamındaki derslerde karmaşık bilimsel konulara dair teorik ve uygulamalı anlatımlar; farklı görüntüler, videolar ve web sayfalarını bir araya getiren PowerPoint w7 sunumları ile yapılmış.
Per’in verdiği emeklerin karşılığını alması uzun sürmemiş. Projeden önce derslere katılım oranı oldukça azken, öğrencilerin bilime ilgi duyması ile bu sayı artmış. “Bilim adamlarına ve bilime olan saygıları arttı,” diyen Per, “Bilimin sıkıcı insanların ilgilendiği sıkıcı bir konu olmadığını fark ettiler; bilimsel araştırma yapmanın karmaşık ve şaşırtıcı bir süreç olduğunu ve bu sürece dahil olan insanların ilginç bilgilere sahip olduklarını anladılar. Bilim, öğrencilerin gündelik hayatlarını etkiledi,” diye sürdürüyor sözlerini.
Devamsızlık yapmamak ve laboratuvar uygulamalarına katılmak, dersin bu proje kapsamındaki bölümünden geçmek için yeterliyken, 28 öğrenciden 24’ü iyi not almak için sunulan sınav fırsatını da değerlendirmiş. Per, öğrencilerin düşüncelerini öğrenmek için bir de değerlendirme kısmı eklemiş. Gelen yorumlardan iki tanesi şu şekildeymiş:
“Bu proje anlamamın imkânsız olduğunu düşündüğüm şeyleri anlamamı sağladı.”
“Bu konuları hiçbir zaman sevmedim, ama gittikçe daha çok ilgimi çekiyor. Hem bazı soruların bir sürü cevabı olduğu için, hem de çok daha fazla sorunun hiç cevabı olmadığı için.”
Bu tarz projelerin pek çok yararı var elbette, ama en iyi tarafı öğretmenin aldığı keyif. “Bu konuları öğretmek daha eğlenceli. Gençlerin, örneğin zaman-genişlemesi denklemlerinin gerçek ve uygulanabilir olduklarını birdenbire fark ettikleri andaki yüz ifadelerini görmek çok tatmin edici. Bilim-kurgunun bilimsel gerçekliğe dönüşmesiyle yüzlerinin aldığı şekli görmek, her öğretmen için tam bir keyif anıdır,” diyor Per.
Son olarak Per’e tüm fen bilimleri öğretmenleri için bir tavsiyesi olup olmadığını soruyoruz. “Keyif alın,” diye cevaplıyor, “Sizi heyecanlandıran konuları öğretin.”
References
- Jones S (2008) Interview with Steve Jones: the threat of creationism. Science in School 9: 9-17. www.scienceinschool.org/2008/issue9/stevejones
- Kornhall P (2008) Skapelsekonspirationen. Stockholm, Sweden: Leopard Förlag
Web References
- w1 – Westerlundska Lisesi’nin web sitesi: www.westerlundska.nu
- w2 – Per’in kitabı, Yaratılış Komplosu hakkında daha ayrıntılı bilgiye kişisel web sitesinden (İngilizce ve İsveçce): http://perkornhall.seYa da yayınevinin (Leopard Förlag) web sitesinden ulaşabilirsiniz: www.leopardforlag.se/Article/View/?articleId=124
- w3 – İskandinav Biyoetik Komitesi ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için, bakınız: www.ncbio.org
- w4 – İsveç Eğitim Bakanlığı tarafından oluşturulan İsveç Biyoloji ve Biyoteknoloji Eğitimi merkezi, tüm eğitim derecelerindeki öğretmenleri destekleme ve teşvik etme amacı güden bir kurumdur.: www.bioresurs.uu.se
- w5 – Ulusal ve uluslararası seviyede ‘Sahnede Bilim’ etkinlikleri hakkında daha ayrıntılı bilgi ve eğitim materyalleri için, bakınız: www.science-on-stage.net
- w6 – Per’in ödül kazanan ‘Dalgalar’ projesi hakkında bilgi için, bakınız: http://perkornhall.se/science/index-waves.htm
- w7 – Faydalı web adresleri ve örnek PowerPoint sunumları için, Per’in web sitesine bakınız: www.perkornhall.se/science
Resources
- Lewis Wolpert ile inanç, bilim eğitimi ve daha pek çok konuda yapılmış bir söyleşi için, bakınız:Leigh V (2007) Interview with Lewis Wolpert. Science in School 7: 9-11. www.scienceinschool.org/2007/issue7/lewiswolpert
- E=mc2 eşitliğine dair sorularınız mı var? Eşitliğin dünyanın en büyük parçacık hızlandırıcısı, LHC’de nasıl kullanıldığına bir göz atabilirsiniz:Landua R, Rau M (2008) The LHC: a step closer to the Big Bang. Science in School 10: 26-33. www.scienceinschool.org/2008/issue10/lhcwhy